2 Aralık 2012 Pazar

Sare Aydın Engelleri Aştı Çocuk Doktoru Olacak


Sare Aydın Engelleri Aştı Çocuk Doktoru Olacak.
Tokat'ın Turhal ilçesinde Yeşilırmak Anadolu Lisesi'nden mezun olan doğuştan bedensel engelli Sare Aydın (20), ilk sıradaki tercihi olan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni kazandı. Sare'nin üniversiteye rahat gidip gelebilmesi için ise baba Selahattin Aydın, ikamet ettikleri Turhal ilçesinden Tokat merkeze yerleşti. 1'i erkek 5 çocuk babası Aydın, kızını otomobille üniversiteye getirip gö...
türüyor. Yürüyemediği için akülü tekerlekli sandalye ile eğitim gördüğü amfiye giren Sare, ders dışındaki zamanlarını da üniversitenin kütüphanesinde değerlendiriyor.


Sınıf arkadaşları ile birlikte hayatından oldukça memnun olan Sare'nin yüzünde gülücükler açıyor. Yaklaşık 10 yıldır tedavi gördüğü hastanede doktorların davranışından etkilenerek doktor olmaya karar verdiğini belirten Sare, engellilerinde neler yapabileceğini kanıtlamak ve tıp fakültesini kazanmak için yılmadan ders çalışarak bugünlere geldiğini söyledi. Hayalindeki bölümü kazandığında heyecandan uyuyamadığını ifade eden Aydın, "Okul ve arkadaş ortamı nasıl olacak, okula, laboratuvara nasıl gidip geleceğim diye düşünürken üniversiteye geldiğimde çok şaşırdım. Buradaki herkes bunu bana hissettirmediler, hiç yabancılık çekmedim" dedi.


"ÇOCUK DOKTORU OLMAK İSTİYOR"

Çocukluğunun hastanelerde geçtiği için pediatri doktoru olmak istediğini ifade eden Sare, "Doktorların yüzündeki tebessüm bir hastayı çok etkiliyor. Ben bu mutluluğu diğer çocuklara da yaşatmak istiyorum. Engelliler hiçbir şeyden çekinmesin korkmasın. Azmettikten sonra her şey oluyor. Türkiye'de çok engelli var fakat engellileri sokaklarda pazarlarda göremiyoruz. Bu insanların bakış açısından kaynaklanıyor. Engelli arkadaşlar bakışlardan çekindiği için sokağa çıkmaya korkuyor. Ben biraz da insanların yüzündeki bu bakış açısını değiştirmek, insanlara bana acıyarak değil de imrenerek baksın diye istedim" diye konuştu.


GOÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şemsettin Şahin, azimli bir öğrencinin tıp fakültesini kazanmasından dolayı çok sevindiklerini söyledi. Sare'nin hekim olma heyecanın kendilerine de mutluluk verdiğini belirten Şahin, "Sare 10 yıldır üroloji kliniğimizde Nihat beyin takip ettiği bir hasta. Bu bir hastanın özenle takibinin neticesinde nerelere varacağını bir göstergesi. Anne ve baba da özverili bir şekilde çocuklarını bugüne kadar gelmesinde büyük çaba sarf etmişler" şeklinde konuştu.

Arkadaşları da Sare'nin topluma örnek bir insan olduğunu kaydetti.


02.12.2012 - İHA

http://www.yasadikca.com/sare-aydin-doktor-olacak-13932


GÖRME ENGELLİ EŞİ İÇİN REHBERLİK YAPAN KÖPEK

29 Kasım 2012 Perşembe

Büşra Akbaş: Kesilen El Ve Ayaklarım Rüyama Giriyor



 

Büşra Akbaş: Kesilen El Ve Ayaklarım Rüyama Giriyor




Romatizma tedavisi için hastaneye yatan 15 yaşındaki Büşra Akbaş tedavisinde yaşanan hata ve eksiklikler nedeniyle el ve ayaklarından oldu. Yoğun bakım servisinde yer olmadığı için özel hastaneye gönderilen genç kızın ailesi hastane ve doktorlardan şikâyetçi oldu.

Kartal’da bir lisede eğitim gören Büşra Akbaş’ın hayatını karartan süreç 2010 ...
yılının mart ayında yaşadığı şiddetli eklem ağrısıyla başladı. Ailesinin bir ramotoloji uzmanının özel muayenehanesine götürdüğü Büşra’ya “Romatoid Artrit” teşhisiyle kortizon tedavisi uygulandı. Büşra kısa sürede ağrılarından kurtularak okuluna döndü ancak Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılan kontrollerde, karaciğer enzimlerinde yükselme olduğu saptandı.

Kullandığı ilaçların yan etkisi nedeniyle vücudunda bezeler çıkmaya başlayan Büşra, bu kez Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’e yatırıldı. Pratisyen hekimin talebiyle vücuduna düşük dozda radyasyon verilerek tiroid sintigrafisi çekilen Büşra, 7 Mart 2011 tarihinde “Vücudunda radyasyon var. Serviste hamile ve çocuklar bulunuyor, onlardan uzak durman için bu gece evine git” denilerek evine gönderildi.

Uyandı Her Yer Karanlık
Sabah evinde uyanan Büşra, gözlerinin görmediğini, ateşinin yükseldiğini el ve ayaklarını hissetmediğini fark etti. Yeniden Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan genç kızı doktorlar yoğun bakım servisinde yer olmadığı için Özel Kartal Umut Hastanesi’ne sevk etti.

Burada 11 gün kalan genç kızın durumu her geçen gün kötüye gitti. İç organları iflas etmek üzere olan, el ve ayakları aşırı derecede karararak kangren olan Büşra, ailesinin iddiasına göre bir damar hastalıkları uzmanı tarafından muayene edilmedi. 17 Mart 2011 tarihinde yeniden Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilen ve yoğun bakım yerine 6 kişilik servise alınan Büşra’ya burada gereken ilginin gösterilmediğini düşünen ailesi kızlarının GATA Haydarpaşa Hastanesi’ne sevkini sağladı.

El Ve Ayakları Kesildi
Burada kalp damar cerrahı tarafından muayene edilen ve yoğun bakıma alınan Büşra’ya damarlarının açılması için ilaç verildi. Tüm tedavi çabalarına rağmen iyileşmeyen genç kız 20 Nisan’da da Ankara’daki GATA Hastanesi’ne sevk edildi. Büşra’nın el ve ayaklarını kurtarmak için çok geç kalındığını aileye anlatan doktorlar, kangren olan el ve ayaklarının kesilmemesi halinde genç kızın hayatının son bulacağını belirtti. Bunun üzerine aile Büşra’yı ikna etti ve 8 saatlik operasyonun ardından genç kızın el ve ayakları kesildi.

TSK Rehabilitasyon Merkezi’nde tedaviye alınarak protez kol ve ayak takılan Büşra geçtiğimiz yıl ekim ayında İstanbul’a gelerek lise 1. sınıftaki eğitimine geri döndü. Genç kız yeni haliyle hayata ve okula uyumda zorlanırken ailesi de Büşra’nın yanlış tedavi kurbanı olduğu iddiasıyla hukuk savaşı başlattı.

Davanın Kartal 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldüğünü belirten anne Füsun Gedik yaşadıkları dramı şöyle özetledi:

“Özel ve devlet hastanesinde doktorlar mesai bittiği için kızımla ilgilenmezken, GATA’da ise doktorlar kızımı kurtarmak için büyük çaba sarfetti. Fakat çok geç kalındığı için kızım artık engelli. Doktorlar dünyanın hiçbir yerinde romatizmanın böyle bir sonuca yol açmayacağını belirtiyor. İhmal ve kusuru olanların cezalandırılmasını istiyorum.”

Büşra ise rüyasında el ve ayaklarının yerine geldiğini gördüğünü belirterek, “Uyandığımda olmadıklarını görünce çok üzülüyorum. Herkez bana acıyarak bakıyor, engelli gibi davranıyorlar” dedi.

Kalp Damar Cerrahı Yok
Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi yetkilileri, hastaya gerekli tüm tıbbi müdahalelerin yapıldığını, buna rağmen Sağlık Bakanlığı’nın ve kendi hastanelerinin konuyu araştırdığını, hukuki süreç devam ettiği için başka bir şey söyleyemeyeceklerini açıkladı. Özel Umut Hastanesi yetkilileri ise uzuvların kesilmesinde kendilerinin bir kusuru olmadığını vurgularken, hastanelerinde kalp ve damar cerrahı olmadığını doğruladı.

Romatizma ağrılarıyla doktora giden Büşra Akbaş’ın tedavi süreci kabusa döndü. Sağlıklı şen şakrak biri olan Büşra, şimdi elsiz ve ayaksız yaşam mücadelesi veriyor.

23.04.12 – Milliyet
http://www.yasadikca.com/el-ve-ayaklarim-ruyama-giriyor-10027

Yanlış tedavi sonucu bu hale geldi-Video

25 Kasım 2012 Pazar

Çinli adamın hayat hikayesi










Çinli adamın hayat hikayesi


Peng Shuilin talihsiz bir tafik kazasında vudunun yarısını kaybetti. Ama o, hayattan kopmadı. Doktorların iki yıldır seri şekilde ameliyata aldıgı Shulin sağlıgına kavuşturulmaya çalışılıyor. Yaşama küsmemesi ve hayat dolu enerjisinin yardımıyla bir süpermarket açan 37 yaşındaki Çinli Shulin, aynı zamanda küçük çaplı bir iş adamı.

Hayatta şükretmemiz gereken bir çok şeye sahipken, etrafa bakıp ibret almaktan çekinenler için bire bir hayat hikayesi..

http://herseyogren.com/tr/cinli-adamin-hayat-hikayesi.html


18 Kasım 2012 Pazar

Tek Parmağıyla Kitap Yazdı





Tek Parmağıyla Kitap Yazdı
 

Tek Parmağıyla Kitap Yazdı Beyin felci olan Serkan Uman 'Herşeye Rağmen

Yaşam' isimli bir kitap yazdı.

Doğum sırasında oksijensiz kaldığı için beyin felci olan Serkan Uman, tekerlekli sandalyeye mahkum olarak hayatını sürdürüyor. Kendi başına sadece klavye kullanabilen Uman, hayat hikayesini ‘Herşeye Rağmen Yaşam’ isimli kitabında anlattı.

En büyük isteğinin kendisiyle aynı sıkıntıları paylaşan insanlara örnek olabilmek olduğunu söyleyen Uman, gerekli çaba gösterildiğinde tüm engellerin ortadan kalkabileceğini göstermek için bu çalışmayı hazırladığını kaydetti.

Memur bir ailenin çocuğu olarak Van’da dünyaya gelen Serkan Uman, prematüre doğmasının yanı sıra, doğum sırasında bir süre havasız kaldı. Altı aylıkken elinde ve vücudunda kasılmalar fark eden ailesi, kasılmalar artınca Uman’
ı İstanbul
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne götürerek acı gerçeği öğrendi. Doğum sırasında havasız kalan Serkan Uman, 'Serebral Palsi Distoni (Spastik) olarak dünyaya gelmişti. Vücudundaki bütün kaslarda kasılma olan Uman, tekerlekli sandalyeye mahkum oldu.

Okul çağına geldiğinde ise ailesinin okula götürdüğü Uman, eliyle kalemi düzgün tutamadığı için kabul edilmedi. O dönemde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde fizik tedavi gören Uman, rehabilitasyon merkezine gitmeye başladı. Uman, burada yıllarca eğitim görerek eline kalem kağıt almadan okuma yazmayı öğrendi.Tek parmağıyla kitap yazdı

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nde eğitimini devam ettiren Uman, bütün zorluklara rağmen başarılı olma ümidini kaybetmedi. Kasılmalardan dolayı kalem tutamayan Uman, buradaki çalışma odasında bulanan bilgisayarda, tek parmağıyla düşüncelerini yazdı. Yaklaşık 2 ayda yazısını tamamlayan Uman’
ın yazdıkları kitap haline getirildi. 115 sayfalık kitap 10 lira karşılığında dernek binasında satışa çıktı. Umar, kitabının yayın evlerinde satılarak diğer özürlülere ve karamsar insanlara örnek olmasını istiyor.
'Her Şeye Rağmen Yaşam' ismini verdiği kitabı hakkında konuşan Umar, “Hayat engellerle dolu. İstedikten sonra her şey olur. Bundan sonraki yıllarda her şeyin değişeceğine ve daha iyi olacağına inanıyorum. Bu kitabı yazmamdaki sebebim benim gibi özürlü kişilere örnek olmak. Yeter ki insanın içinde istek olsun. İstedikten sonra her şeyi başarabilirsiniz; bundan emin olabilirsiniz.” ifadelerini kullandı.

http://www.samanyoluhaber.com/gundem/Tek-parmagiyla-kitap-yazdi/883661/

17 Mayıs 2012 Perşembe

Görme özürlü marangoz ustası ahşabın ruhuna dokunuyor-Video


Ahşabın ruhuna dokunuyor-1






Ahşabın ruhuna dokunuyor-1




Sıradışı bir marangozun hikâyesi okuyacaksınız. Ahşaba hayal ettiği her şekli verebilen Ali Şerafettin Köksal'ın kartvizitinde şunlar yazıyor: Sağır, dilsiz ve görme engelli. Ahşap maketlerini gören onun yaptığına inanamıyor. Onu atölyesinde çalışırken izleyince hayret duygusu yerini hayranlığa bırakıyor.






-Ali Şerafettin usta, doğuştan duymuyor, 26 yaşından beri de görmüyor. Evli ve iki oğlu, bir kızı var. Çocuklarının hepsi evli. Annesi ve fedakâr eşiyle birlikte yaşıyor. Vaktinin çoğunu marangoz atölyesinde geçiriyor. Herhalde çok az marangozun bu kadar düzenli bir atölyesi vardır. Eşi, atölyede her şeyi Ali Bey'in yerleştirdiğini, düzenin ondan sorulduğunu söylüyor. "Yoksa aradığını bulamaz." diyor. Atölyedeki düzen Ali Bey'in zihninin ne kadar düzenli çalıştığını kanıtlıyor.




Her sabah mesaisine gider gibi atölyesine iniyor, bazen gece 11'lere kadar çalışıyor. İhtiyaç duyduğu malzemeleri listeliyor ve belli zamanlarda alışverişe çıkıyor. Yapı marketleri açılmadan önce malzemelerini Eminönü'nden, Tahtakale'den alırmış. Ümran Hanım diyor ki: "Eşimin tek geliri subay babasından kalma üç aylığı. Onu alana kadar neyi nereye harcayacağını hesaplamıştır. Gideriz, her malzemeyi tek tek inceler ve öyle alır. Şimdi çoğunlukla oğullarıyla alışverişe çıkıyor. Marketlerden alıyor." Atölyede bildiğiniz hızar makineleri, matkaplar var. Cihazlara parmaklarını kaptırmamak için özel aparatlar geliştirmiş. Zira büyük gürültüyle çalışan bu aletlerin seslerini de duymadığı için, bir ağaç parçasıyla bıçağın mesafesini hesaplıyor, ona göre kullanıyor. Müthiş bir yetenek ve zekâ.



Ona hep Sabancı'yı örnek verirdim



"Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın vardır" darbımeseli herhalde en çok Ali ve Ümran Köksal çifti için geçerlidir. Onun bu dehasını ortaya çıkartan Ümran Hanım, 16 yaşındaymış evlendiğinde. 6 yıl sonra eşi görme yeteneğini yavaş yavaş yitirmeye başlamış. Sessiz dünyası kararmaya başlayınca Ali Bey depresyona girmiş. En büyük destekçisi Ümran Hanım olmuş. İşaret dilini kendilerine göre uyarlamışlar: Dokunma dili. Diyor ki; "O zaman hep konuşuyordum. Çocuklarımız var. Ben varım. Ona elleri, ayakları olmayan ama ağzıyla resim yapanları anlatıyordum. Sabancı'yı düşün diyordum. Dünyayı alabilir ama çocuklarının durumunu biliyorsun. Sana parasından verse şu çocuklarından birini verir misin? 'Hayır' derdi. Şükretmeliyiz halimize derdik. Yaşarken zordu ama geçti, atlattık."



Ümran Hanım nereye gitse eşini de götürmüş, misafirliğe, düğüne, alışverişe. Birlikte çalışabilecekleri çok iş aramışlar. Bir süre çalışmışlar da. Çok istekliymiş Ali Bey. Fakat olmamış. Türkiye henüz o zamanlar zihinlerdeki engelleri aşabilmiş değildi. Sağır-dilsiz ve görme engelli bir insan ne iş yapabilirdi ki? Fotoğraflardaki maketler çok iş yapabileceğinin kanıtı değil mi? Ümran Hanım inek bakmış, sütünü satmış. Bahçesinde yetiştirdiği sebzeleri satmış. Evin geçimini de çocukların okul masraflarını da böyle sağlamış. Ali Bey evde en büyük destekçisi olmuş.


Ahşabın ruhuna dokunuyor-2

Ahşabın ruhuna dokunuyor-2


Bizim eve tamirci girmez



Ümran Hanım, şöyle devam ediyor: "Bizim eve tamirci girmez. Badana boyayı da o yapar, muslukları da tamir eder. Hatta ocağı da. Eskiden Halkalı'daki bahçemizde ceviz ağacı vardı. Cevizleri o toplardı. Oğullarımız topladığında, cevizleri şöyle bir yoklardı, eksik bunlar derdi, çıkar ağacın tepesinde kalanları da toplardı." Marangozluğa komşunun kuş kafesini incelemesinden sonra başlamış. "Bu çok basit, ben de yaparım." demiş, Ümran Hanım desteklemiş. Zaten hep "sen yaparsın" diye ona destek oluyormuş. Şimdi atölyesinin bir odasında 18 yılının emeği olan cami, Anıtkabir ve kale maketlerini sergiliyor. Ve Ali usta bunları açık artırmayla satmak veya bir müzede sergilemek istiyor.





Eşimi ben keşfettim



Ümran Köksal, "Kulağıma doğru yaklaşıp fısıldayarak soruyorlar zengin mi, zorla mı verdiler? Ne zengin ne de zorla verdiler. Eşimi ben keşfettim. Seviyorum ben. Çok şükür evlatlarımı büyüttüm, evlendiler kendi hayatlarını kurdular. Eşimi de evladım gibi görüyorum. Ömür boyu eli elimde olacak. Bugün en ufak şeyde şikâyet eden çiftlere üzülüyorum. Hep bizi örnek gösteriyorum." diyor. Ali Bey bu sırada Ümran Hanım'a dokunarak bir şeyler anlatıyor. O da bize tercüme ediyor: "Bize acımayın diyor." Foto muhabirimiz İsa söze giriyor: "Ümran teyze, sizin hikâyenizi dinlerken ben kendime acıyorum. Biz kendimize acımalıyız." Başka söze ne hacet.



Trabzonspor, Ali Bey'i bilse kesin şampiyon olurdu



Ümran Hanım diyor ki: "Herhalde Trabzonspor Ali Bey gibi fanatik bir taraftarı olduğunu, maçları kaçırmadığını, stada izlemeye gittiğini bilse şampiyon olur. Zaten başkanla tanışmak istiyor. Ona "yeter da şampiyon olun" diyecek." İstanbul'daki maçları kaçırmadığı gibi kalkıp Trabzon'a maç izlemeye gittiği oluyormuş. Bir Beşiktaş-Trabzonspor maçına gitmiş Trabzon'a. Taraftarlar birbirine girmiş, Ali Bey'i olayların içinden zor çıkartıp otobüse bindirmişler. Bu tür şiddet olaylarına çok kızıyormuş, üzülüyormuş. Bu yüzden en son maçta yaşananları anlatmamışlar. Peki maçı nasıl izliyor? Dokunarak. Kiminle gittiyse maça o maçı dokunarak anlatıyor. Kızıyla gittiği maçtan bir anısı var, Ümran Hanım anlatıyor: "Kızım, babasına çekirdek vermiş. O da çitliyormuş. Adamın biri gelmiş seslenmiş müsaade eder misiniz? Geçecek ya. Ali Bey'den hiçbir tepki yok. O çekirdek çitlemeye devam ediyor. Adam "Sağır mısınız? Size sesleniyorum" diye önüne doğru geçmiş. Ali Bey gözleri bir noktaya sabit çekirdek çitlemeye devam ediyor. "Kör müsün müsaade et diyorum" demiş adam. O sırada kızım, "Evet, babam duymuyor ve görmüyor." Demiş. Adam maç boyunca Ali Bey'i izlemiş. 'Görmeden, duymadan maçtan ne anlıyor?' demiş


http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1286085&title=ahsabin-ruhuna-dokunuyor&haberSayfa=0



Engelli ressamın azmi hayran bıraktı





Engelli ressamın azmi hayran bıraktı.






AK Parti Genel Merkezi ilginç bir resim sergisine ev sahipliği yapıyor.







5 yaşındayken kaza sonucu kollarını kaybeden 26 yaşındaki ressam Ayşe Kılıç'ın, ayaklarını kullanarak çizdiği resimler büyük beğeni topluyor. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nda telefon operatörü olarak çalışan Kılıç'ın dün önemli bir ziyaretçisi vardı. Başbakan Tayyip Erdoğan, sergiyi gezerken Kılıç'a resimleri nasıl yaptığını sordu. Sandalyeye oturarak ayak parmakları arasına aldığı fırçayla maharetini uygulamalı olarak gösteren Kılıç, ardından kulplu bir bardakla meyve çayı içti. Engelli ressam, saçlarını da aynı şekilde tarayıp, makyajını yapabildiğini söyleyince Başbakan, çevredekilerden tarak istedi. Kimseden tarak çıkmaması üzerine Erdoğan espriyi patlattı: "Siz de tarama özürlüsünüz."



http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1288954&title=engelli-ressamin-azmi-hayran-birakti